MAYIN TARLASINDA İZ SÜRMEK

Anahtar Kelimeler: Tarih Yazımı, Retorik, Post-Modern Toplum, Bosna Hersek, Alija

Tarih kavramına bakışımız, küresel ağlar üzerine temelli toplum yapısı ve ilişkilerde değişime uğramaya devam etmektedir. Ancak tüm bu değişimlere rağmen tarih kavramına karşı olan düalist yaklaşımlar, geçerliliğini korumaktadır. Bu ikilikten çıkan kutuplar, tarihin kronolojik ya da analojik perspektiften incelemeye alınması ve yorumlanması ile sonuçlanmakta. Modernizmin tek tipçi mobilizasyon yaklaşımları ve izahlarının artık tıkanma noktasına gelmesi sonucu tarihsel bir kurgu olarak var ola gelen devlet mekanizmasının da rolü değişmekte ve daralmaktadır. Yaşanılan bu evrimleşme süreci de tarihe bakışımızı ve tarihsel olaylara yaklaşımımızı etkilimektedir. Dolayısıyla görelilik teoriminin de etkisi ile yıkılan modernist anlayışın akabinde meydana gelen post modernist yaklaşım tarihe bakışımızda da değişimler meydana getirmiş ve çok kutuplu bilhassa küresel bir tarih anlayışı ortaya çıkarmıştır. Ulus devlet ikilisinden ulus kavramının yavaş yavaş silikleşmeye başlaması(!) sonrası küresel düzlemde bir tarih pazarlaması ağırlığını ortaya koymaktadır.

Çok kutuplu ve hayat alanlarının geçirgen olmadığı tarih yazımı, küreselleşme sonrası toplumların ulus ve devlet kavramlarının üzerinden entegre olmasını sağlamaktadır. Ancak bu entegrasyon süreci yüzeysel olarak bir ‘dünya devleti-milleti’ kavramını meydana getirse de yerel-kültürel düzeyde birçok gerilimleri ortadan kaldırmış değildir. Bu gerilimler çok kutuplu tarih yazımının en önemli zemini olarak göze çarpmaktadır.

Sözünü ettiğimiz evrilen tarih yazımıdan yola çıkarak devlet görünümünde olup devlet mekanizmasının hiçbir düzlemde işletilemediği ve Wolfgang Streeck’in ifadesi ile ‘oy pusulasının alım gücünün düştüğü’ Bosna Hersek, adeta yeni küresel dünya düzeninin çoğulcu toplum, yönetilememe, egemen devlet gücünün ulus üstü iradeler tarafından sınırlandırıldığı(kimi durumlarda yok edildiği) ve yeni post modern tarih yazımı açısından prototibi olarak varlığını sürdürmektedir. Mevcut küresel dünyanın bu prototibi içinde post modern tarih yazımı derinleştirilmiş ve meşrulaştırılmış etnik ayrışma içerisinde ise gelişmeye ve evrilmeye devam etmektedir. Esasında oluşturduğu örneğin zıddı olarak toplumların ulus üstü birleşmesinin yanında şovenist ve faşist şekilde ayrıştığı da maalesef gözlemlenmektedir.

Üzücü olan durum ise dünya literatürüne ‘Sarajlije’ kavramını kazandırmış ve tarihsel perspektifte, modern dönemde birlikte yaşama kültürünü en etkin şekilde yansıtmış bireylerin bugün alt kültürler düzleminde birbirini yok sayması ve bu çatışmanın derinleşmesidir. 18. yüzyılda Sarajevo’nun yahudi cemaat önderi Moşe Denon’un haksız yere tutuklanmasına tepki olarak Başçarşı’da Boşnak, Sırp ve Hırvat esnafın aynı anda yedi gün boyunca dükkan kapatma eylemi yapması ve Denon’un bırakılmasını sağlamasından savaş döneminde diğer etnik unsurların da yararlanma ihtimali olduğu için kendi toplumuna gıda-giysi yardımının gitmesini engelleyen bir ayrışmaya sürüklendi maalesef Bosna toplumu. Bu sancılı süreci toplumun kendini tanımlaması üzerinden de analiz edebilmek mümkün olmaktadır. Nitekim Bosnalı kavramı önce Bosnalı Sırp ve Bosnalı Hırvat kimliklerine evrilmekte günümüzde ise Sırp ve Hırvat ayrımları ile içtimai dayanışmanın temeline dinamit yerleştirmektedir.

Baščaršija / Başçarşı – Sarajevo

Çoğulcu toplum yapısına ve köklü şehirli dayanışma kültürüne sahip Bosna Hersek’in gelecekte üç kurucu unsurun meydana getirdiği hayat alanlarının kapsayıcı şekilde yeniden oluşturmak ve demokratik Bosna devletinin temellerini doğru atabilmek için bugün Bosna toplumunda çok kutuplu tarihsel eğilim ve yorumlamaları birilikte analiz etmeye çalışacağız.

Geçtiğimiz yazılarımızda Tito metaforu üzerinden Bosna Hersek’e yaklaşımdaki eksiklikleri tarihsel arka planda inceleme fırsatımız olmuştu ancak gelecekteki Bosna Hersek’in hangi temeller üzerine inşa edilmesi gerektiği açısından tek yanlı ve eksik bir yorumlama yaptığımızı söyleyebiliriz. Bu doğrultuda günümüzde tarih yazımı açısından toplumun kutuplaşmasını iyi idrak etmek ve etkileşimin hangi gerilimler üzerinden meydana geldiğini bilmek önem arz etmektedir. Örneğin, Bosna Hersek’i tahayyül ederken Alija’nın Bosna için ne ifade ettiğine genel çerçevede herkes hâkimdir. Ancak Bosna toplumuna temas etmeye başladığımızda Tito örneğinde olduğu gibi şok edici ve beklenmedik yerden sarsan gerçeklerle karşılaşmaya devam edilmektedir. Bilge Kral, Lider sıfatının toplumun belirli kesimlerinde karşılık bulamaması farklı etiketlemeler yaparak yargıya varmamıza yol açabilimekte ve bu hüküm(süzlük) Bosna ile maalesef realitede kopma noktasında olan toplumsal bağımıza daha da zarar verebilmektedir.

Bosna üzerine genel geçer ve sadece kulağımıza hoş gelen, savaş dönemi yaşanan acılar üzerinden ötekileştirici ve rant sağlayıcı söylemler, hepimizin derin bir uykuda kalmasına yol açmakta gerçekler ile yüzleşememeye ve küresel dünyanın doğrudan bir izahı olan ve yeni dünyanın öngörülebilirliğini sağlayan Bosna’nın yeniden inşa fırsatını kaçırmamıza neden olmaktadır. Mevcut süregelen tarihsel/toplumsal kutuplaşmanın günümüzde en sıcak yansımalarını bir profil üzerinden yorumlayabilmemiz ise mümkün: Fikret Abdić. Una-Sana Kantonu’nda yer alan Velika Kladuša doğumlu Abdić, Bihać’ın en tanınmış simâsı diyebiliriz. Sosyalist Yugoslavya döneminin saygın teknokrat ve işadımı olmakla birlikte yine aynı dönemin Avrupa pazarı için çok önemli tarım/gıda tröstü olan Agrokomerc şirketinin de yöneticilerinden birisi. Tito Yugoslavya’sının âdeta kalkınma simgesi olan, orta ve kuzey Bosna sanayileşmesinin yapı taşları Bihać ve Cazin’in ağır figürleri arasında yer alan Fikret Abdić aynı zamanda Bosna Hersek Sosyalist Cumhuriyeti’nin Merkez Komitesi Üyesi ve bağımsızlık sonrası Demokratik Eylem Partisi’nin(SDA) de Başkanlık Konseyi üyesiydi.

Fikret Abdić

Ancak Yugoslavya’nın dağılma sürecine doğru Boşnakları baskı altına alıp irrendentist politikalar dâhilinde Büyük Sırbistan hayali için çalışan Sırp yöneticiler baskı politikaları için gerekli fırsatı kollamaktaydı. Bu fırsat ise Fikret Abdić’in yöneticisi olduğu Agrokomerc Şirketi’nde patlak vermiş ve şirket büyük bir yolsuzluğa karışmıştı. Yolsuzlukta adı geçen birçok Müslüman Boşnaklardan biri de Abdić’ti. Federatif yapının bozulmaya başladığı ve sanayici işadamlarının merkezinde yer aldığı ve klientalist ilişkilerle feodalleşen bir düzen sadece Bihać’ta değil ülkenin birçok şehrinde vardı ancak hedefin Müslüman Boşnaklar olması ile birlikte cezanın kesilmesi öncelikle Bihać’tan başlamaktaydı. Dolayısıyla Fikret Abdić de bu yolsuzluk davası sonucu 1.5 yıl hapis yatmıştı. Yine de tüm gelişmelere rağmen Bihać-Cazin bölgesinin ağır figürü Abdić’in itibarı toplumda sarsılmamış ve aksine bu durumun Sırplar tarafından iftira olarak atıldığı da dillendirilmeye başlamıştı.

Agrokomerc Tarım/Gıda Tröstü

29 Şubat-1 Mart’ta gerçekleştirilen referandum sonucu bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek içinde bağımsızlıktan günümüze kadar yansıyan ikircikli, çatışan yapının tarafı olan Fikret Abdić, ihriraslı ve iktidar düşkünlüğü nedeni ile hem savaş dönemi ülkenin bağımsızlığını tehlikeye atmıştı hem de günümüze miras kalan bölünmenin tohumlarını ekmişti. Peki Abdić’in amacı ve plânı tam olarak neydi?

Bihać

Abdić, Demokratik Eylem Partisi(SDA) içerisinde Alija İzetbegović’in liderliğinin karşısında Bihać bölgesindeki paternalist gücünü ön plana çıkarmayı hedeflemekle birlikte parti içerisindeki iktidarını kuvvetlendirmeyi plânlamaktaydı. Hedefine ulaşmak için parti içerisinde ikircikli yapının oluşmasına zemin hazırlamakta ve SDA içerisinde ılımlı ve çoğulcu kanadı görmezden gelerek milliyetçi söyleme sahip radikal unsurlar üzerinden kendi çoğulcu politik kimliğini ön plana çıkarmaktaydı. Bu çabalarını da desteklemek adına üç milletin de dayanışma için de yaşadığı Bihać bölgesindeki liderliğini ön plâna koymaktan da geri durmamaktaydı. Hatta bu liderliğini kullanarak Bihać’ta savaş öncesi kurulan barikatların kaldırılmasını sağlamış ve bunun için Yugoslavya Ordusu JNA ile iletişimi sağlamıştı.

Aynı zamanda da parti içerisinde Alija ve arkadaşlarının çoğulcu bir Bosna değil, milliyetçi-radikal Boşnakların merkezinde yer alan bir devlet için çalıştığı söylentilerini ısrarla sürdürmekteydi. Ancak çelişkili davranış ve söylemleri gün yüzüne çıkmaktaydı. Özellikle ‘’Boşnaklar ya Ortodoksluğa döner ya da onları Anadolu’ya süreriz’’ cümlelerini dillendiren general ve subayların olduğu JNA ile işbirliği yapması bir yana, JNA tarafından Alija’nın Uluslararası Sarajevo Havalimanı’nda rehin alınması sonucu hemen parti içinde liderlik hazırlıkları yapması aslında nihai amacın bir iktidar ve iktisâdi kazanım ihtirâsı olduğunu göstermekteydi. Zîrâ çoğulcu bir Bosna için uluslararası toplumda ara vermeden konuşmalar yapıp destek isteyen Alija İzetbegović’in karşısında çoğulculuk kılıfı altında Bihać-Cazin bölgesinde bir feodal düzen kurmak isteyen Abdić bulunmaktaydı.

Alija İzetbegović

Abdić çok geçmeden aynı denemesini Cenevre Görüşmeleri’nde de denemiş ve başarısız olmuştu. Vance-Owen Plânı ve Cenevre Görüşmeleri, esâsında Boşnaklara sus payı veren ve milliyetçi Sırp ve Hırvatların anavatanları ile birleşmesini sağlayan iki girişimdi. Üstelik Hırvatistan basını Vance-Owen Plânı ve Cenevre Görüşmelerini 20. yüzyılın en büyük Hırvat politik başarısı olarak değerlendiriyordu. Coğrâfi konumu gereği Bihać’a yakın olan Hırvatistan ise bu toprak dağılımına müdahale etmeyecek ve ayrıca ileride irrendist hedeflerin gerçekleşmesinde zorluk çıkartmayacak bir isim ararken bu çaba için en uygun isim şüphesiz Abdić’ti. Hırvat yöneticiler çok fazla vakit geçmeden Abdić’le iletişime geçmiş ve Fikret Abdić de parti içerisinde Alija’nın gereksiz toprak ısrarını ve sözde kişisel hırsını öne sürerek SDA içindeki Sırp ve Hırvat yöneticileri tarafına çekmiş ve  Alija’nın olmadığı bir toplantıda Alija’nın Cenevre Görüşmelerine katılmamasını, kendisinin katılmasını isteyip oylamaya sunmuştu. Ancak bu kabul görmeyerek Abdić’in ikinci parti içi iktidar girişimi de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

GERÇEK NİYET ORTAYA ÇIKIYOR

İki başarısız girişimden sonra karalama kampanyalarını hızlandırarak Fikret Abdić gerçek niyetini yavaş yavaş göstermeye başlamıştı. Özellikle Bihać bölgesindeki nüfuzunu kullanarak halkı kendi tarafına çekmiş ve Alija’nın radikal unsurları partisinde topladığını söyleyerek Bosna’yı bir uçuruma sürüklediğini ifade etmişti. Bu söylemlerin ise asılsız olduğu çok geçmeden anlaşılmıştı çünkü Bosna Hersek Başbakan’ı Sladzić Sırp ve Hırvat toplumuna zulmeden Mustafa Topalović’i(Caco) ve Ramiz Delalić’i(Celo) tasfiye etmiş ve çoğulcu etnik kimliğe sahip Bosnalı kimliği için üç etnik unsurdan oluşan Bosna Milli Ordusu’nu güçlendirme çalışmalarına girişmişti. Özellikle Alija’nın gereksiz ve kişisel çıkarları için toprak mücadelesi verdiği söylemlerini ortaya atan Abdić bunu desteklemek için Alija’nın Tuđman ile görüşmelerindeki Neum ısrarını Tito’nun ‘şahsi villalarına’ sahip olmak için yaptığını ifade etmişti.

Haris Sladzić

Özellikle son dönemde Hırvatistan ile Bosna Hersek arasında Pelješac Köprüsü krizinde bir kez daha Neum’un Bosna için gerçek önemi ortaya çıkmakta. Alija, uluslararası toplumda ve ulusal sınırlar dâhilinde gerçekleştirdiği konuşmalarda düzenli olarak çok uluslu Bosna’nın geleceğine vurgu yapmış ve bunun sürdürülebilir kılınmasının gerekliliğini ifade etmiştir. Neum Körfezi ise mevcut geleceğin garanti altına alınması adına son derece önemlidir ve bugünden bakıldığında yapılmaya çalışılanın aslında Pelješac Köprüsü’nün deniz hukukuna aykırılığı ile Bosna’nın denize tek çıkışının kapatılarak ilerleyen dönemde denize çıkışı olmayan savaş durumunda uluslararası yardıma kapalı bir ülke durumuna sürüklenmesidir.

Sonunda hizipçi niyetin ortaya çıkması, Abdić’in Batı Bosna’nın Özerkliğini ilân etmesi ile anlaşılmıştı. Doğu Bosna’da 500 toplama kampında katledilmeye devam eden Boşnakları yok sayarak Sırp milliyetçiliğinin merkezi Banja Luka ile barış görüşmelerine başlayan ve savaşın (kendince) sona erdiğini savunan Abdić, Tuzla’dan Banja Luka ve Bihać’a uzanan bir elektrik şebekesinin kurulmasını sağlayarak bölgede toplumun görece rahatlamasını sağlamıştı. Bununla da yetinmeyip Alija’yı diktatör ilân etmiş ve kişisel ihtiraslarına kapıldığını tekrarlamıştı. Ancak Abdić yine tekrara düşüp kendisiyle çelişerek Hırvat ve Sırp milislerin kendi birliklerine katılmasına izin vermişti ve bu birliklerle çoğulcu bir şekilde Boşnak, Sırp ve Hırvatlardan oluşan Bosna Milli Ordusu’na karşı diktatörlüğe karşı çoğulculuk için(!) mücadele etmişti.

Binlerce Boşnağın tek bir kurşun atılmadan açlıktan ölüme terk edildiği Prijedor Omarska Toplama Kampı

Fikret Abdić’in son olarak kişisel iktidar ve iktisâdi çıkarları için mücadele edip toplumu bölücü şekilde hareket ettiği Bosnalı Hırvat ve Sırpların liderleri Boban ve Karadžić ile yaptığı antlaşmalarda ortaya çıkmıştı. Bu antlaşmalara göre Özerk Batı Bosna’nın vatandaşları Hırvatistan’ın Reijeka Limanı’na ulaşım hakkına sahip olacak ve Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti ile Hersek Bosna Hırvat Cumhuriyeti’nin vatandaşları serbestçe Batı Bosna’ya giriş çıkış yapabilecekti.  Üstelik Abdić iktisâdi çıkarını güvence altına alıp maksimize etmek adına Alman Markı’nın kullanılarak Alman-Hırvat güvencesini sağlamış ve tarım/gıda sanayi Agrokomerc’i yeniden faaliyete geçirmişti.

SONUÇ

Post-modern toplum inşasının meydana getirdiği içtimâi dayanışmanın sağlanması, ulus-üstü düzlemde kültür unsurunun erezyona uğraması ile gerçekleştiği ve aynı zamanda ulus-devlet ikilisinden ulus kavramının aslında ortadan kalkmadan egemen devlet çıkarları için ayrıştırıcı, hükmedici vazifeyi üstlendiği görülmektedir. Dolayısıyla yalnızca araz üzerinden sağlanan birlikteliğin cevher temelinde yok edilmesi derin bir çıkmaza neden olmaktadır. Bu çıkmazın ortadan kalkmasını bugün Bosna Hersek üzerinden incelemeye çalışıp küreselleşen tarih yazımının kişisel çıkarlar üzerine kurulu refah anlayışı yerine gerçeklerle yüzleşerek ama gerçeklerden doğabilecek gerilimlere saplantılı kalmadan ve ofansif retoriklere hapsolmadan kapsayıcı ve farklılıkların dayanışmayı besleyici unsurlarını göz önünde bulundurarak gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmeye çalıştık. Küresel dünyanın prototibi olan Bosna’da bireylerin retorikler üzerinden söylem oluşturmaması ve oluşturulan söylemlerin post-modern toplumun  parçalı unsurlarının hayat alanlarında hangi dışlayıcı ve müdâfaacı eylemlere hizmet ettiği göz önünde bulundurulmalıdır.

Son dönemde Velika Kladuša Belediye Başkanı olarak görev yapan Fikret Abdić, 2020 yazında görevi kötüye kullanma ve haksız kazanç suçlarından ötürü tutuklanmıştı.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

  • Küreselleşme ve Milli Devletlerin Geleceği / Jurgen Habermas
  • Boşnak Kimliğinin İnkişafında Rol Oynayan Faktörler / Hasan Bozkurt Çelik
  • Yeni Dünya Düzeni’nin Av Sahası / Tanıl Bora
  • Siyasi Tarih 1918-1994 / Oral Sander

Yorum bırakın