BOSNA HERSEK’TE KRİZİN YENİ İSMİ ‘SEÇİM YASASI DEĞİŞİKLİĞİ’ NE ANLAMA GELİYOR?

Geçtiğimiz hafta Bosna Hersek’te gerçekleşen Başkanlık Konseyi, Temsilciler Meclisi ve Kanton Meclisleri seçimlerini değerlendirirken seçimlerin önüne geçen ve seçim sonuçlarından daha net şekilde Bosna Hersek’in geleceğini, kaderini etkileyen ‘Seçim Yasasından’ söz etmiştik. Ancak sorgulanamaz ve tek yönlü mutlakiyetçi karar alma yetkisine sahip ve günümüz literatüründe ‘postmodern sömürge valiliği’ olarak tanımlanan Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin kendisinin varlık sebebi ve çıkardığı Seçim Yasasını doğru anlamak adına ayrı bir başlık ve yazı olarak tartışmak istedik.

Seçim sonuçlarının kendisinin dahi Bosna Hersek’te soğuk bir duş etkisi oluşturması ve henüz yaşanan büyük şok nedeni ile gerek uluslararası basın gerekse Bosna Hersek basını ve toplumu, Seçim Yasasının neler getireceğini henüz tartışmaya başlamadı. Tabi seküler ve dini kimliğini ön plâna çıkaran Boşnak aktivist ve entelijansiya sosyal medya va gerekli basın araçları üzerinden gündem oluşturmaya çalıştı ancak ülke henüz savaş sonrası ilk kez kaybeden SDA’nın mağlubiyetinin şokunu atlatamadı. Boşnak entelijansiyanın bir kısmı ve SDA içindeki yönetici sınıfı dahil olmak üzere yapılan açıklamalar bu yönde.

Bosna Hersek Yüksek Temsilcilik Ofisi Merkez Binası / Sarajevo

SDA her ne kadar Başkanlık Konseyi seçimlerinde kaybetse de Temsilciler Meclisi’nde en güçlü Boşnak partisi olma hüviyetini korudu ve özellikle Šemsudin Mehmedović gibi çok güçlü bir Boşnak siyasi faktörün Temsilciler Meclisi’nde kendine yer bulması, Seçim Yasasının kendisinden ‘şuanlık’ daha fazla yer buldu. Üstelik Mehmedović’in geçtiğimiz hafta ‘Devleti korumak için Bakir Beyi kurban ettik.’ yönündeki açıklaması, Boşnak toplumunun ana gündem maddesinde kaybedilen Konsey seçimlerinin olduğunu ortaya koyuyor. Ancak tüm bunlara rağmen seçim gecesi yaşanan mağlubiyet sonrası Bakir Izetbegović’in açıklamalarından ve Boşnak aktivistlerin söylemlerinden SDA ve Boşnak toplumunu artık siyasa sürecindeki ontolojik meşruiyetlerini Seçim Yasası üzerinden koruyacağı anlaşıldı.

Siyaset bilimi uzmanları ise seçimde 11 muhalefet partisinin oluşturduğu koalisyon adayı Denis Bećirović’in kazanmasına, son iki seçimdir koalisyon adaylarının kazanması perspektifinden odaklanmış durumda. Geçtiğimiz hafta aktarmaya çalıştığımız üzere, 21. yüzyıl küresel siyasi sisteminin çoğulcu ve yönetişimci siyasa süreci ve toplum modelinin bir prototibi olan Bosna Hersek’te son iki seçimdir(Yerel ve Genel Seçimler) ‘çoğulcu zafer’ elde ediliyor.

Bu çoğulcu demokratik sistem zaferini, 2 Ekim 2022 itibari ile güçlü kılan ve önemini artıran iki husus var: Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ve dolayısıyla meydana gelen küresel ekonomik krizin tetiklediği ‘yükselen sağın istikrar güvencesinin’ bir reçete olarak görülmemesi ve toplum her ne kadar Bakir Izetbegović’i cezalandırsa da krizden çıkışı, çoğulcu sistemin koalisyon adaylarından beklemesi. Bu anlamda Türk entelijansiyası da küresel siyasi sistem içerisindeki dönüşümü, ‘yapı-sistem’ entegrasyonu içerisinde yapının devamlılığını çoğulculuk üzerinden yapının korunması olarak yorumlayacak mı merak konusu.

”Sosyoloji içerisindeki mafyatik yapılar ve kartelleşmeler doğru incelendiğinde bu ‘demokratiklik’ maskesinin araçsallaştırıldığını görmek mümkün.’

Seçim Yasası, Bosna Hersek’te 2 Ekim 2022 günü sandıklar kapandıktan hemen sonra yürürlüğe girdi. Zamanlamanın kendisinin oldukça mânidar olması bir yana, halihazırda demokrasinin koruyucusu mu yoksa demokrasinin düşmanı mı olarak yorumalanan ve her dönem üzerinde tepkileri toplayan Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin çıkartdığı Seçim Yasası ne anlama geliyor? Öncelikle bilmeyenler için hızlıca ofisin sistem içerisindeki konumunu aktarmamız gerekiyor.

Yüksek Temsilcilik Ofisi, 1992-1995 savaşı sonrası Bosna Hersek’te Dayton Barış Antlaşması’nın sivil hükümlerini uygulamak adına Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan bir kurum. Postmodern sömürge valiliği ifadesi bu anlamda oldukça yerinde olarak yorumlanıyor çünkü Dayton’un verdiği geniş yetkilerin 1997 Bonn Zirvesi ile daha da mutlakiyetçi bir yapıya büründürülmesi sonucunda ofis yönetimi, aldığı kararlar ile ülkede tüm sistemi dönüştürücü etkiye sahip. Örneğin aldığı tek bir karar ile Federal Meclis’in aldığı kararları ilgâ edebilir, seçilmiş siyasileri Başkanlı Konseyi üyeleri de dahil olmak üzere görevden alabilir. Görüldüğü üzere anti-demokratik ve mutlakiyetçi gücünü formel anlamda Bosna Hersek’teki barışın korunması adına kullanan ofis yapısı, paradoksal şekilde varlığını sürdürüyor. Peki ofis, neden Seçim Yasası’nı tek taraflı dayattı?

Ofisin Bosna Hersek için parolası çok basit: Demokrasiyi yaşat ki çatışmayı koru, demokrasiyi koru ki çatışmayı yaşat.

Dayton Barış Antlaşması’nın meydana getirdiği devlet hüviyetine sahip olmayan Bosna Hersek’te iki entite bulunuyor: Boşnak ve Hırvatların yönettiği Bosna Hersek Federasyonu, Sırp yoğunluklu ve homojen entite Sırp Cumhuriyeti. Yasal olarak Üçlü Başkanlık Konseyi’ne seçilecek Boşnak, Sırp ve Hırvat aday ise yasal olarak entitelerden seçiliyor. Ancak Boşnak ve Hırvat aday Bosna Hersek Federasyonu entitesinden gelen oylarla seçilirken, Sırp Cumhuriyeti entitesinden ise konseye Sırp üye seçiliyor. Son birkaç yıldır Hırvatların bu sistematiğe itirazları yükselmeye başlamıştı. Çünkü bir devlet hüviyetine sahip olmayan Bosna Hersek içinde işleyen bir ekonomi, kamu sistemi ve özel sektörden bahsetmek çok zor.

Seçim Yasası Değişikliği için seçim öncesi Yüksek Temsilcilik Ofisi Merkez Binası önünde protesto gösterileri.

Dolayısıyla ülke her sene yoğun şekilde göç veriyor. 2013’ten bu yana veriler, Bosna Hersek’in dünya üzerinde en fazla nüfusu azalan ülke olduğunu gösteriyor ve 2022’ye kadar 484.000 kişinin ülkeden göç etmesi ile nüfusun %1.5 oranında azaltığı saptandı. Bu durum Hırvatların temsil yetkisini genel çerçevede adaletsiz duruma getirmiş gibi gözüküyor. Çünkü normal şartlat altında üç kurucu unsurdan Bosna Hersek’te Hırvatlar nüfusun neredeyse %15’ini meydana getiriyor. Dolayısıyla %50’ye yakın nüfus oranına sahip Boşnaklar ile %10’lara kadar azalan Hırvat nüfusun verdiği göçler, istatiksel anlamda Hırvatların oylarındaki temsil gücünü aşındırmış durumda. Dolayısıyla Hırvatlar, seçim sisteminde değişikliğe gidilmesini, kantonlardan temsilciler meclisine seçilecek adayların oranlarında düzenleme yapılmasını son yıllarda diretiyor. Teamülde, Hırvatların da konseye seçilecek adayı için Boşnakların da oy kullanması yasal olarak geçerli olunca, Hırvatlar kendi adaylarını da Boşnakların seçtiğini iddia ediyor.

Seçim Yasası Değişikliğini dayatn ve tepkileri üzerine çeken Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt

Tam da bu anlamda Yüksek Temsilci Christian Schmidt, Hırvatların imdadına yetişti ve seçim günü sandıklar kapandıktan hemen sonra Hırvatların haklarını koruyarak, ülkede barış ve istikrarı koruduğunu iddia etti. Ancak Seçim Yasasındaki bu değişiklik bir dahaki seçimlerde geçerli olacak. Yani Hırvatların nüfusu gerçekten %10’ların altına düştüğü zaman. Ancak gerçekten bu yasa, istikrar ve barışı korudu mu tartışmalı. Çünkü kendi içerisinde birçok çelişki ve soru işaretlerini barındırıyor.

”Bosna Hersek sosyolojisinde üç kurucu unsurun da yapı-sistem entegrasyonu içerisinde ekonomik olarak mafyatik ve kartel yapıları, ülke içinde üç kurucu unsurun da birbirlerine karşı oluşturdukları stratejilerin ‘motor gücünü’ meydana getiriyor.”

Öncelikle yasa ile ne değişti kısaca değinirsek en önemli konu, Seçim Yasasının 4. maddesindeki A bendinde meydana gelen değişiklik ile Temsilciler Meclisi’ne her kantondan en az bir Boşnak, bir Hırvat ve bir Sırbın seçilmesinin kanunen zorunlu hale getirilmesi oldu. Çünkü bir önceki Seçim Yasası içerisinde Hırvatlar oldukça azalan nüfusları ile meclise temsilci gönderemeyecekti. Bu açıdan bakıldığında Seçim Yasasında meydana getirilen değişikliğin ne kadar yerinde ve doğru olduğu görülebilir. Ancak sosyoloji içerisindeki mafyatik yapılar ve kartelleşmeler doğru incelendiğinde bu ‘demokratiklik’ maskesinin araçsallaştırıldığını görmek mümkün.

Bosna Hersek içerisinde yasal olarak şans oyunlarından vergi alınmıyor ve şans oyunlarının distribütörleri, vergiden muaf. durumda. Bosna Hersek toplum yapısı içerisinde şans oyunlarının distribütörlükleri ise kartelleşmiş halde ve tamamen Hırvatların kontrolü ile işletiliyor. Dolayısıyla Hırvatların, Seçim Yasasında meydana getirilmesi için ısrarcı olmaları ve bu değişikliği ‘milli menfaat’ olarak tanımlamaları kartellerin tehlike altına girebilme olasılığından kaynaklandı.

Bosna Hersek sosyolojisinde üç kurucu unsurun da yapı-sistem entegrasyonu içerisinde ekonomik olarak mafyatik ve kartel yapıları, ülke içinde üç kurucu unsurun da birbirlerine karşı oluşturdukları stratejilerin ‘motor gücünü’ meydana getiriyor. Bu anlamda da Hırvatların nüfus kaybı nedeni ile mecliste temsil gücünü kaybetmesi, diğer kurucu unsurlar tarafından bu ekonomik gücü kendi bünyelerine dahil edebilmek için Hırvatların tasfiye edilmesi anlamına gelecekti. Ancak tabi ki mümkün olmadı çünkü Atlantik kanadı ve AB’nin bu duruma müsaade etmeyeceği çok net şekilde ortadaydı.

Seçim öncesi Seçim Yasası değişikliği protesto gösterilerinde en önde sırasıyla soldan sağa: Bosna Hersek Başkanlık Konseyi Boşnak Üyesi ve SDP Genel Başkan Yardımcısı Denis Bećirović, Daha İyi Bir Gelecek İçin Birlik Partisi Genel Başkanı ve Bosna Hersek Güvenlik Eski Bakanı Fahrudin
Radončić
, SDP Genel Başkanı ve Bosna Hersek Federasyonu Eski Başbakanı Nermin Nikšić.

Bosna Hersek’in varlık sebebi tam da bu noktada anlaşılıyor. 1995 sonrası Bosna Hersek, sahip olduğu heterojenlik ile Avrupa içerisinde suni krizler için peşkeş çekme alanına dönüştü ve bu anlamda da Yüksek Temsilcilik Ofisi en önemli araçsal mekanizma. Değiştirilen Seçim Yasası için, Zagreb’ten talimat mı aldığı yönündeki sorulara ‘Hayır bu benim kararım!’ gibi kaçamak ve despotik cevap veren Schmidt’in birkaç ay önce ‘galiba son Yüksek Temsilci olacağım’ açıklamasını yapması, Bosna’yı demografik ve coğrafi olarak yeni değişim ve paylaşımların beklediğini ortaya koyuyor.

Seçim öncesi Seçim Yasası değişikliği protesto gösterilerinde Bakir Izetbegović ve eşi Sebija Izetbegović

Neticede Seçim Yasası, Bosna içerisinde Hırvatları güçlü tutarak kriz sistematiğinin devamlılığını sağladı ve seçim sonuçlarının en büyük zafer sahibi ABD, yasa değişikliğinden duyduğu memnuniyeti dile getirmekten geri durmadı. Üstelik ABD’nin büyük bir istekle desteklediği Seçim Yasası değişikliği ile meclisteki üç kurucu unsurun temsil sayısı 17’den 23’e yükseltildi ve böylelikle üç kurucu unsurun da federal temsilciler meclisinde rövanşist ve milliyetçi adayların kendilerine yer bulması daha da mümkün oldu. Son olarak vurgulamak gerekirse kendine özgü bir yapısı olan Bosna Hersek içerisinde Yüksek Temsilcilik Ofisi, demokrasinin en önemli koruyucusu konumunda. Ama bu görevini, Bosna’yı bekleyen büyük krize kadar ülkeyi krize ve savaşa kadar ayakta tutmak için yerine getiriyor. Ofisin Bosna Hersek için parolası çok basit: Demokrasiyi yaşat ki çatışmayı koru, demokrasiyi koru ki çatışmayı yaşat.

Yorum bırakın